İçeriğe geç

NAMUSLU OLMAK, ZİHİNSEL BİR HÂLDİR

Mudanya’dan yıllardır görüşmekte olduğumuz bir müvekkilimizin yönlendirmesi ile büroma gelen baba, 16 yaşındaki oğlunun tecavüz suçlamasıyla tutuklandığını, biraz serbest ve haşarı yetiştirmiş olsa da evladının asla ahlaksız olmadığını anlattı.

Hazırlık dosyasından ve yüzüne kadar dövmeleri bulunan şüpheli çocukla görüşmemden anladığım kadarıyla, aynı sınıftan 14 yaşındaki kız arkadaşıyla beraber olmuştu. Her ikisinin de ifadeleri tutarlı ve birbirine paraleldi. Ancak kızın babası şiddetle kızının tecavüze uğradığını, sanığın mutlaka cezalandırılması gerektiğini savunuyordu.

Sulh Ceza Hakimliği, 14 yaşındaki kız etki altında kalmış olabilir düşüncesiyle ‘katalog suçlar’ kapsamındaki atılı suçu ve kızın yaşının küçüklüğünü dikkate alarak tutuklama kararı vermişti. Kızın 14 yaşında olmadığını, 16-17 yaşlarında göründüğünü 25 yaşındaki hâkimin anlaması mümkün değildi tabii ki.

Suç da ‘katalog’ zaten. 16 yaşındaki liselinin kolluktan

nasıl kaçabileceği, tanıkları nasıl etkileyebileceği, delilleri ne derece karartabileceği gibi ayrıntılar umursanmamıştı.

Ayda bir yapılan tutuklama duruşmalarında mağdurenin, çocuğu olmayan teyze ve eniştesi tarafından doğrudan nüfuslarına kaydedildiği, bu nedenle nüfus kayıtları ve doğum tarihinin doğruyu yansıtmadığı hususlarını da ekleyerek tahliye ve tutuksuz yargılama talep etmiştim. Büyük şehre yirmi yıl sonra gelmesi gereken genç hâkim hayret edasıyla; “Gerçekten tahliye mi istiyorsunuz avukat bey? Müvekkiliniz on altı yılla yargılanacak!”

E, netice? “Katalog suçtan, hem de on altı yılla yargılanacak şüpheli hakkında savunma yapmak, tahliye istemek boş işler avukat bey. Ben suça değil suçlamaya bakarım. Tahliye mahliye sittin sene yok sana!” Böyle bir şeyler demek istemişti tahminimce.

Şüphelinin birkaç ay tutuklu kalması bir bakıma işe yaramıştı. Bizim baştan aşağı dövmeli oğlan cezaevinde namaza başlamış, hatta imam olmuştu.

İmam olmuştu deyince Bekri Mustafa’nın hikâyesini anlatmadan olmaz.

Dördüncü Murat zamanının çelebilerinden Bekri Mustafa, yıldıznameden anlayan, entelektüel, şiir ve edebiyat bilir bir beyefendi. Lakin namaz, abdest bir yana, ayık gezdiği pek görülmüş şey değil.

Bir gün yolda yürürken kalabalığa rastlamış. Sorduğunda cenaze namazı için imamı beklediklerini söylemişler. Sonra Bekri’yi süzüp; “Sen okumuş, çelebi bir insana benziyorsun. Geç öne de Allah rızası için şu cenaze

namazını kıldırıver. Mevta bekleyip durmasın burada!” Bekri; “Yapmayın, etmeyin, ben namaz filan bilmem.” dediyse de zoraki ön sırada bulmuş kendini.

Cenaze namazını kıldırdıktan sonra mevtanın kulağına eğilmiş; “Efendi, öbür tarafta dünyanın ahvalini sorarlarsa ‘Bekri imam olmuş’ dersin, onlar anlar.”

Bizim oğlanın imamlığı da bu kabildendi.

Bereket duruşma açılması uzun sürmedi. Dört ay sonra yapılan ilk duruşmada taraflar ve adli tıp raporları, kemik yaşı, tecavüze ilişkin buluntu raporları hazırdı.

Şikâyetçi baba duruşmadan önce dışarıda epey bir terör estirmişti. Duruşma başlar başlamaz da tecavüze uğrayan kızının hakkını arayan baba olarak, aynı asabiyetle şikâyetini tekrarladı.

Mağdureye söz verildiğinde babasının dışarı çıkarılmasını istedi.

Olayı kolluktaki ifadesiyle örtüşür şekilde anlattı. Sanığın kendisine tecavüz etmediğini, ondan hoşlandığı için evine kendisinin gidip rızasıyla birlikte olduklarını, sanıktan evlilik yahut bir başka beklentisinin olmadığını, yaşanmış ve bitmiş bu hadisede kimsenin suçu bulunmadığını, kendisinin  iki yaşında doğrudan nüfusa kaydettirilmek suretiyle evlat edinildiğini açık yüreklilikle anlattı.

Aklıma yaşlı bir üstadın söylediği söz geldi: “Namuslu olmak, zihinsel bir hâldir.

Ağır Ceza heyeti mağdurenin kendi etrafında dönmesini istedi. Görünen köy kılavuz istemez atasözü gereği,

mağdurenin 16-17 yaşlarında gösterdiği zapta yazıldı. Kemik yaşına ilişkin rapor okundu. İki yaş büyük olabileceği yazıyordu. Tecavüz ve zorlamaya dair bir bulguya rastlanmamıştı.

Neticede yargılama ilk celsede beraatle sonuçlandı. Bu kez de mağdurenin beyanlarını ve katalog suçu esas alan genç Sulh Ceza hâkiminin kurbanı olmuştu çocuk sanık.

Kategori:Koridor Hikayeleri (1. Baskı)

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir