İçeriğe geç

YALANCI ŞAHİTLER

Ceza avukatı olmak için yanıp tutuştuğum ilk yıllarımdı. Telefonla randevu alıp, iki kişi büroma geldiler. Kendilerini baba oğul olarak tanıttılar. Yaşlı olan, kızının hırsızlık suçundan tutuklandığını, bir tanıdık vasıtasıyla bana ulaştıklarını, yardımcı olup olamayacağımı sordu.

Suç hakkında başkaca detay bilmediklerini, ancak gerek görünümleri ve gerekse anlatımlarından mazbut bir aile olduklarını anladım. Öncelikle cezaevine gidip kızlarıyla görüşeceğimi, sonrasında dosyasını inceleyip kanaatimi söyleyeceğimi anlattım. Kabul etmeleri üzerine hemen cezaevinde tutuklu kadınla görüştüm.

Tahmin ettiğim gibi başörtülü, ağlamaktan yüzü gözü şişmiş bir kadın vardı karşımda. Müştekinin evine düzenli olarak temizliğe gittiğini, hırsızlık yapmadığını anlatıyor, bir yandan da ağlayarak, çocukları üzerine yeminler ediyordu. Suç işlemedim, diyenden daha

fazla bilgi alınamayacağı için dosyasına bakmak üzere Bursa’nın küçük bir ilçesi olan Gürsu Adliyesine gittim.

Dosyasını incelediğimde, kadının temizliğe gittiği evin kapısını, ev sahibi yokken çilingirle açtırıp, evden birkaç altın yüzük ve küçük ziynet eşyası çaldığını; kolluk ve hâkimlik ifadelerinde çilingir ve kalfasının, kadını teşhis ettiğini gördüm.

Tanık çilingir ve kalfasının isimlerini alıp iş yerlerini buldum. Kendimi tanıtıp, bir de onların bildiği kadarıyla olayı dinlemek istediğimi söyledim. Çilingir ve kalfası, saygılı ve mütedeyyin insanlardı. Hemen çay söyleyip oturttular beni. Çilingir, tutuklu kadının, dükkânına geldiğini, anahtarı evde unutup ateşte yemek varken bakkala kadar çıktığını ve evine giremediğini, acilen evinin kapısının açılmasını istediğini anlattı.

“Kadına yardım için kalfamla birlikte aceleyle gittim, kadının gösterdiği evin kilidini açtım.” şeklindeki beyanını, kalfası da aynı şekilde doğruladı.

Kadın ve ailesi hakkında olumlu kanaat edindiğime, kadının çocukları olduğuna; bunun, durumunu daha da zorlaştırdığına dair de konuştuk. Çilingir ve kalfasına, sanığı teşhislerinden herhangi bir şüphelerinin olup olmadığını sorduğumda, teşhislerinin doğruluğundan emin olduklarını söylediler.

Teşekkür edip ayrılırken, mahkemede de tanık olarak dinleneceklerini, en ufak bir tereddütleri olursa bunu mahkemeye bildirmelerini rica ettim.

***

Duruşma günü, sanığın suçu inkâr eden ifadesinden sonra hâkim önce çilingiri tanık olarak dinledi. Kolluk ve hâkimlikte teşhis ettiği kadının bu sanık olup olmadığını sordu. Çilingirin “Kesinlikle bu kadın değildi,” cevabı hem hâkimi hem de beni şaşkınlığa düşürdü. “Peki,” dedi hâkim sakince, “geç arkaya otur.” Kalfayı

tanık bölümüne aldı. Ona da teşhisini sordu. Kalfa da “Kesinlikle bu kadın değildi,” cevabı verince, “Sen de arkaya otur,” dedi ve “Yaz kızım, gereği düşünüldü…” klasiği ile başlayan kararını yazdırmaya başladı: “Tutuklu sanığın bihakkın tahliyesine, yalan söylediği anlaşılan tanıkların tutuklanmalarına…”

Salonda hazır bulunan polise, “Al bunları, tutuklandılar,” deyip, hızlıca cübbesini çıkarıp odasına gitti.

Başımdan aşağı kaynar sular döküldü desem yeridir. Üzerimde cübbe ile hâkimin arkasından odasına girdim. Tanıkların saf ve temiz esnaflar olduğunu, “Bir tereddüdünüz varsa bunu mahkemede dile getirmekten çekinmeyin,” yollu telkinimi abartıp teşhislerinden böylesine keskin dönüş yaptıklarını anlatmaya çalışırken hâkim sözümü kesti: “Bu anlattıklarınız sizin için de suç teşkil ediyor, avukat bey. Biliyorsunuz, değil mi?”

Bilmesine biliyordum da, tanıkların bir bakıma benim yüzümden tutuklanmış olmalarını daha fazla önemsiyordum.

Cübbemi çıkarıp makam masasının önündeki koltuğa oturdum. “Madem hâkim avukat görüşmesi yapamayacağız, iki hukukçu olarak konuşalım. Ben çay içerim.”

Bu pişkinliğim hâkimi de güldürmüştü. Çaylarımızı içerken bir yandan da Türk Ceza Kanununda (TCK) işimize yarayacak bir tahliye maddesi arıyorduk. Bulmamız uzun sürmedi.

‘Gerçeğe dönüş’ diye bir maddeye dayanarak hemen o an yeni bir duruşma açıldı. Tanıklar huzura getirildi. Hâkimin uzun azarlamalarından sonra tanıkların söz söyleyecek nefesi bile kalmadığından, tanıkların beyanıymış gibi, “Önceki teşhislerimiz doğrudur. Bize, kendine ait olduğunu söylediği evin kapısını huzurdaki sanık açtırmıştır. Biz evli ve çocuklu olması gibi nedenlerle ve merhamet hissiyle önceki teşhislerimizden döndük, yalan beyanda bulunduk. Şimdi gerçeğe dönüyoruz,” diye yazdırıp,

her ikisinin de tahliyesine karar veren hâkime teşekkür edip çıktım. Öylesine stres altındaydım ki, sanki on yaş büyümüştüm. Kadının bu suçu işleyip işlemediğini de hiç öğrenemedim.

Bir daha tanıklarla mahkeme dışında konuşmak mı? Tövbeler tövbesi…

Kategori:Koridor Hikayeleri (1. Baskı)

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir