İçeriğe geç

SÜRDÜRÜLEBİLİR EVLİLİK İÇİN TAVSİYELER

Mesleki tecrübelerim beni, boşanmaların dönemsel olarak yoğunlaştığı bazı evlilik yıllarının varlığına inandırdı.

Önceleri, boşanmaların yoğunlukla ilk birkaç yılda veya yirmi beş sene- den sonra yoğunlaşmasını hayretle karşılardım. Yeni evlilere, eşinin bu denli geçimsiz biri olduğunu bu kısacık sürede nasıl anladığını, eski evlilere ise bu kadar geçimsizdi madem neden eşine otuz sene tahammül ettiğini sorardım.

Sanırım yıllar geçtikçe cevapları buldum.

Evlilikleri dönemler halinde inceleyelim, görelim: “Acaba boşanma vak- tinde misiniz?” İşte size bazı ipuçları…

Evliliğin İlk Yılları

Bu dönemde kafeterya ve eğlence yerleri gibi pozitif mekânlarda buluş- malar, (bizim zamanımızda muhallebicide buluşulurdu), geleceğe dair hepsi mutlaka güzel olan hayaller kurmalar geride kalmıştır.

İmzalar atılmış, tapu kayıt ve tescil işlemleri çoktan yapılmıştır. Tapu (ev- lilik cüzdanı) yengenin cebindedir. Eniştenin ise artık yengeyi elde etmek için şirinlikler yapmasına gerek yoktur.

Şairin dediği gibi çiftler: ‘’Ateşin yaktığını, demirin sert olduğunu’’ öğ- renmişlerdir. Artık el ele, batan güneşi seyretmek, canlı müzikle yemek ye- mek gibi…

Tüm bunlar vakit ayrılabilir işler değildir. Şimdi güçlükle uyanılan sa- bahlar, işe yetişme telaşıyla yapılmayan kahvaltılar, hazırlanamamış sofralar zamanıdır. Yahut her akşam aynı saatte eve dönme, arkadaşlara hayır deme, çamaşır yıkayıp ütü yapma vaktidir. Her iki taraf da anne evinde bir prens yahut prenses olmanın ayrıcalığının bittiğini açıkça anlamıştır.

Daha da tehlikelisi, her akşam ve her hafta sonu; hatta her tatil günü bir- likte geçirilmesi gereken ‘zorunlu’ zamanlar başlamıştır. İşte bu tehlikeli dö- nemde, hain sorular peşi sıra akın eder:

“Sabahları uyanamadığından hiç söz etmemişti?” “Ne yani, kahvaltıyı da ben mi hazırlayacağım?”

“Diş macununu ısrarla ortadan sıkmak ne tür bir haz verebilir insana?” “İnsaf ya! Her gün bu kadar çamaşır çıkarılır mı?”

“Çorapların yerlere saçılmasını anlarımda, annemin hediyesi manzara resminin köşesine taktırmayı nasıl başarmış?”

“Eşofmanların çıkardığın yerdedir, ne demek yahu?”

Bu deli sorular uzayıp gider. Bir gün en tehlikeli soru gelir akla; “Neden tüm ayrıcalıklarımdan ve haklarımdan feragat edip bu kadın yahut adamla vakit geçirmek zorundayım?”

Bir kez evlilik sorgulanmaya başladı mı, aile mahkemesine iş düşebilir. Kıssadan hisse: “Bu dönemde taraflar yalnız ve baş başadır.” Evlilik için en tehlikeli şey de budur.

Çocuklu Yıllar

Rahat olabilirsiniz. Hala yeterince Batılı olamadığımızdan, çocuk bizim için önemlidir. Her şey onlar içindir. İyi gitmeyen bir evliliğin yahut kişisel mutluluğun lafı bile edilemez. Çocuklar mutlu olsun yeter. İstisnalar bir yana, çocukların konuşmaya başlayıp hayırlısıyla mürüvvetlerinin görüldüğü güne kadar süren güvenli bir dönemdir çocuklu yıllar.

Ne çorap ne diş macunu ne kahvaltı ne sofra ne de çamaşırların öne-   mi yoktur. Eşinize sinir olmaktan daha önemli işleriniz vardır; çocuğunuzun hangi dershaneye gideceği, matematikçinin notunun neden kıt olduğu, mastır yapmasının faydalı olup olmayacağı gibi…

Kuşlar Yuvadan Uçtu

İşte baş başa kalınan o zor yıllar geri geldi. Artık çocukların her birinin bir yana dağılıp, iş güç, ev bark sahibi oldukları bu dönemde eşler, genç sa- yılabilecek yaşlardadır. Henüz sağlık problemleri olmadığından, birbirlerine zorunlu ihtiyaçları yoktur.

Evlilik bozmakla görevli düşünceler bir bir akın etmeye, evliliğin çocuk- suz dönemlerindeki o hain sorular geçit resmi yapmaya başlamıştır.

Sıkın dişinizi, yeterince yaşlanabilirseniz, evliliğiniz yine kurtulacak.

Altmışa Yaklaştınız

Evliliğinizin en güvenli yıllarında olduğunuzu bilin. Artık sağlık prob- lemleri başlamıştır. Eşinize şiddetle ihtiyacınız var. Üstelik o çok güvendiği- niz çocuklarınız, kendi çocuklarıyla ilgilenmeye, yeni bir araba almaya, koo- peratife girmeye çalıştıkları için, bayramdan bayrama şöyle baştan savma bir ziyaretle sizi geçiştirmektedirler.

Sizinse elini öpeceğiniz, başınızı okşadığında güven duyacağınız, sesi- ni duyduğunuzda rahatlayacağınız bir anneniz ve bir babanız yoktur. Çoktan göçüp gitmişler.

Şimdi çok daha iyi anlıyorsunuz: Bu dünyada çok yalnızsınız. Sizi, ha- yat arkadaşınızdan başka kimse taşımaz. Yalnız o ve hep o yanınızdadır.

Ölüm sizi ayırana kadar, uzun ve mutlu beraberlikler dileğiyle…

Kategori:Alaca Hikâyeler

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir