İçeriğe geç

AİLEM OLUR MUSUNUZ? (Evlat Edinme)

Ne zaman bir çocuk fotoğrafı çeksem kimsesiz ve yurtlarda kalan evlat- larımız aklıma gelir ve kendime şu soruları sorarım, her çocuğun mutlu ve bakımlı olmaya hakkı yok mu?

Çocuk anne karnında mı büyür yoksa yürekte mi? Doğuran mı anadır; emek veren mi? O zaman yurtlarda kalan binlerce çocuğun ailesi nerede? Cevabı her ne olursa olsun bu çocukların yürekten bakılmaya ihtiyacı var. Bu çocukların gerçek bir aileye sahip olabilmesi için de onlara kucak açmalıyız. Bu da iyi bir düzenlenmiş evlat edinme hukuku ile pek ala mümkündür.

Eski evlat edinme hukukumuz, yeni TMK ve bağlı yönetmeliklerle de- ğiştirilmiştir.

Evlat edinme koşullarını sıraladıktan sonra yeni usul hakkında eleştirile- rimi sıralayacağım.

  • Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya her ikisinin de otuz yaşını doldurmuş bulunmaları,
  • Evlat edinecek kişi veya eşlerin, evlat edinilenden en az 18 (on sekiz) yaş büyük olması,
  • Çocuğun, evlat edinen tarafından en az bir yıl süreyle bakılmış ve eği- tilmiş olması,
  • Evlat edinmenin herhâlde çocuğun yararına bulunması,
  • Mümeyyiz (Ayırt etme gücüne sahip olan) çocuğun rızasının alınması,
  • Çocuğun (varsa) ana ve babasının rızasının bulunması,
  • Çocuğun vesayet altında olması hâlinde vesayet dairelerinin izninin alınmış olması,
  • Evlat edinenin en az ilkokul mezunu olması.

Hepsi tamam da “Çocuğun, evlat edinen tarafından en az bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması” koşulu oldukça can sıkıcı. Bu koşulun, bek- lenen yararı sağlamaktan ziyade psikolojik yıkımlara yol açarak, çocuk ve müstakbel ebeveynlerine zarar vermesi kuvvetle muhtemeldir.

Yukarıdaki koşulların tamamının sağlanarak evlat edinme prosedürünün tamamlanması, ortalama dört yıl sürmektedir.

Yıllarca evlat hasreti çekmiş bir anne babanın iki yaşındaki bebeyi evlat edindiğini düşünelim. Birkaç gün içinde kurulan o sıcak bağın gerçekten bir evlatlık ilişkisine dönüşüp dönüşemeyeceğini bilemeden yıllarca bekleyişte kalmak, bebeğin her an kendilerinden alınabileceği kâbusuyla yaşamak, hatta anaokulu ve ilkokula çocuklarını kendi nüfus bilgileri yazılı olmayan, bam- başka insanların ana baba hanelerinde göründüğü bir nüfus kâğıdıyla yazdır- mak… Tüm bunlar katlanılabilir bir eziyet gibi görünmüyor.

Benzer bir davada, evlat edinecek müstakbel anne ve baba, evlat edinme- ye izin için yapılan duruşmaya çıktılar. O sıralar altı yaşına gelmiş çocuğun kendilerinden alınacağı endişesiyle (Allah kimseyi bu korkuyla yaşatmasın) ve berbat bir ruh hâliyle duruşmada endişe ve sinir bozukluğu ile titriyorlardı.

Hâkim, müstakbel babaya adını soruyor, baba: “Onu benden kimse ala- maz,” diye cevap veriyor. “Küçüğü evlat edinmek istiyor musun?” diye soru- yor: “Anca cesedimi çiğnerseniz alırsınız.” diye yanıtlıyor.

Hâkim, tarafların ruh halini anladı ve gülümseyerek devam etti: “Size ihsas-ı reyde (Hâkimin davanın sonucu hakkında fikrini söylemesi, ki hu- kukumuzda yasaktır ve hâkimin reddi sebeplerindendir.) bulunayım da bir rahatlayın. Sorularıma doğru dürüst cevap verin, beni de yormayın. Tamam, küçüğü ikinize verdim gitti. Yeni evladınız size, siz de evladınıza hayırlı olun. Şimdi adını söyle, efendi!”

Rahatlayan anne ve baba güle oynaya soruları yanıtladı. Duruşma biter bitmez, çocuklarını da aralarına alarak birbirlerine sarıldılar, sevinç gözyaşla- rı ile adliyeden ayrıldılar.

Evlat edinme duruşmasına girdiğim bu aileden zaman zaman haber alı- yorum. Küçük kız üniversiteyi bitirmiş, öğretmen olmuş. Şimdilerde gönlünü kaptırdığı bir yakışıklıyla evlilik hazırlıklarının telaşındaymış.

18 yaşına geldiğinde evladına “taşın” ya da “kira öde” diyen Batılı ve soğuk anlayıştan devşirilen bu düzenleme, bizim gibi evlat düşkünü, ölüm döşeğinde bile evladını gördüğünde yüzü gülen sıcak toplumlar için hiç de uygun değil.

Elbette devletin sunduğu imkânlar eskisine nazaran çok daha fazla. Hiç- bir çocuğu sokakta bırakmaz. Lakin asıl olan, çocuğun aile ortamında yetiş- mesidir. Evlat edinme bu ağır koşullarla zorlaştırıldığından, yurda düşen (!) çocukların, eskiye nazaran daha azı evlat edinilebilmektedir.

Evlenen çiftler sapık mı, psikolojik sorunlu mu, akıl zayıfı mı, bencil mi, sorumluluk sahibi mi, peydah ettikleri çocuklara maddeten ve manen baka- bilecek düzeydeler mi, vs. hiçbir şeyi umursamaz mevzuat hazretleri. Fakat evlat edinmek isteyen yüce gönüllü insanlardan tomarla belge isteyip yığınla rapor alır. Evlerine dahi gidip, örneğin tırabzanlardaki aralıkların geniş oldu- ğu gerekçesiyle çocuğun yaşamasına uygun olmadığı şeklinde tutanak tutar. (Bu örneği, işlerini ne denli titiz yaptıklarını anlatan sosyal hizmetler görev- lisinden bizzat dinledim.)

Bu türden işgüzarlıklar ‘Evlat edinmenin her halde çocuğun yararına bu- lunması’ koşulundan çıkarılan vazifelerdendir.

Tüm bu güçlükler insanları, biyolojik ana babanın rızasıyla evlat edine- rek veya çocuğu kendi evlatlarıymış gibi nüfusa yazdırarak usulsüzlük yap- maya itmektedir.

Kanaatimce evlat edinmenin koşulları biraz daha yumuşatılmalı, bilhassa evlat edinme şartları, en asgari sürede tamamlanabilir hale getirilmelidir.

Kategori:Genel

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir